Çarşamba, Ekim 08, 2025
1 Ekim 2025

İsrail–Reebok krizi: Spor sponsorluğu siyasetin gölgesinde

thumbs b c 50d7f49b051212ca0cdfc776ff15caac

İsrail ile ünlü spor giyim markası Reebok arasında son günlerde yaşanan kriz, spor sponsorluğunun artık yalnızca ticari bir anlaşma değil, aynı zamanda siyasal bir pozisyon alma meselesi olduğunu bir kez daha gösterdi.

Reebok geri adım attı

İngiliz basınında yer alan haberlere göre Reebok, İsrail Futbol Federasyonu (IFA) ile yaptığı sponsorluk anlaşmasını sonlandırmayı planladı ve formalar üzerindeki logosunun kaldırılmasını talep etti. Ancak İsrail tarafı sert bir uyarıyla karşılık verdi. İFA Başkanı Moshe Zuares’in devreye girmesinin ardından Reebok geri adım attı ve anlaşmanın feshedilmeyeceğini, ulusal takım formalarında logolarının yer almaya devam edeceğini bildirdi.

Boykot baskısı ve sponsorluk krizleri

Reebok’ın bu girişimi, uzun süredir devam eden Filistin yanlısı boykot kampanyalarının etkisini gözler önüne seriyor. Uluslararası aktivist gruplar, özellikle spor dünyasındaki markalara İsrail’le olan iş birliklerini sonlandırmaları için baskı yapıyor. Bu kampanyalar kapsamında daha önce Puma ve İtalyan spor markası Erreà, İsrail Futbol Federasyonu ile anlaşmalarını bitirme kararı almıştı.

Reebok ise Şubat 2025’te, İsrail kulüplerinin ve milli takımının sponsorluğunu üstlenerek bu boşluğu doldurmuştu. Ancak Gazze’ye yönelik saldırıların devam etmesi ve can kayıplarının artması, firmanın uluslararası itibarını zedeleyebilecek yeni bir baskı dalgası yaratmış görünüyor.

Gazze savaşının gölgesi

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye düzenlediği saldırılarda, en az 66 bin Filistinli hayatını kaybetti, 168 binden fazlası yaralandı. Bu rakamlar, yalnızca bölgedeki insani krizi değil, aynı zamanda İsrail’le ticari iş birliği yapan küresel şirketlerin üzerindeki siyasi baskıyı da artırıyor.

Uluslararası kamuoyunda “savaş suçları” tartışmaları devam ederken, Reebok gibi markaların İsrail’le sponsorluk anlaşmaları yapması, tüketici boykotlarını ve sosyal medya kampanyalarını tetikliyor.

Spor ve siyasetin kesişim noktası

Sporun bir “diplomasi ve imaj aracı” olarak kullanılması uzun süredir bilinen bir gerçek. Ancak son yıllarda, şirketlerin spor sponsorluğu üzerinden uluslararası krizlerde taraf olmak zorunda kalmaları giderek daha sık rastlanan bir durum haline geldi.

  • Katar Dünya Kupası sırasında göçmen işçilerin çalışma koşulları,
  • Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Rus kulüplerinin ve milli takımlarının turnuvalardan dışlanması,
  • Şimdi de İsrail-Filistin savaşı bağlamında sponsorluk krizleri…

Tüm bunlar, spor endüstrisinin küresel siyasetten bağımsız olmadığını ve markaların “tarafsız kalma” şanslarının giderek azaldığını gösteriyor.

Reebok için riskli bir yol

Reebok’ın İsrail ile olan sponsorluk anlaşmasını sürdürmesi, şirket açısından çifte risk barındırıyor:

  1. Batı’daki pazar kaybı: Filistin yanlısı kampanyalar, Reebok’ın özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’daki tüketici tabanında imajına zarar verebilir.
  2. Ortadoğu pazarı: Arap ülkelerindeki potansiyel satışları doğrudan etkileyebilir.

Buna karşın İsrail hükümeti ve spor otoriteleri, geri adım atılmaması konusunda şirketleri güçlü şekilde baskılamaya devam ediyor.

Sonuç

Reebok’ın İsrail sponsorluğunu bitirmeye niyetlenip tehdit karşısında geri çekilmesi, sporun küresel siyasetin en görünür alanlarından biri haline geldiğini gösteriyor. Bugün bir spor markasının attığı adım, yalnızca ticari değil; aynı zamanda diplomatik, insani ve politik sonuçlar doğurabiliyor.

Bu kriz aynı zamanda şu soruyu gündeme getiriyor:
Küresel markalar, “tarafsız” kalmayı başarabilecek mi, yoksa her yeni çatışmada politik tercihlerini açıklamak zorunda mı kalacaklar?