Cumartesi, Kasım 22, 2025

Türk Askeri Kargo Uçağı C-130’u Rusya mı Düşürdü? Rusya Şüphesi Gündemde!

G5fp8KeWMAAWOZB

Askeri Uçağımızı Rusya mı Düşürdü? Şüpheleri Güçlendiren İzler

Türkiye kamuoyunda son günlerde giderek daha fazla dile getirilen soru dikkat çekici: Askeri uçağımızı Rusya mı düşürdü? Henüz resmi bir açıklama yapılmasa da, olayın arka planına dair ortaya atılan iddialar bölgesel dengeleri sarsacak nitelikte. Uzmanlara göre Rusya’nın son yıllarda sergilediği agresif tutum, bu tür olasılıkların göz ardı edilmemesi gerektiğini gösteriyor.

Rusya, savaşın getirdiği gergin atmosfer ve güvenlik takıntısıyla sınırlarını koruma refleksini giderek sınır ötesine taşıyor. Bu durum, yalnızca savunma değil, kimi zaman saldırıya açık bir güvenlik stratejisine dönüştüğü yönünde yorumlanıyor. Rus hava savunma sistemlerinin sınır ötesi bölgelerde sinyal takibi yapması ve geniş çaplı radar ağlarını aktif tutması, dost ve müttefik ülkeler açısından riskli bir tablo oluşturuyor.

Rusya’nın Sabıkası: Azerbaycan Uçağı Olayı

Bu endişeleri güçlendiren en çarpıcı örnek, Aralık 2024’te yaşanan Azerbaycan Havayolları kazası oldu. Kazakistan’ın Aktau kenti yakınlarında düşen Azerbaycan’a ait yolcu uçağında 38 kişi hayatını kaybetmişti. Olay sonrası Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, uçağın Rus hava savunma sistemleri tarafından yanlışlıkla vurulduğunu açıklamış, Rusya ise doğrudan sorumluluğu kabul etmeyip yalnızca “trajik bir olay” ifadesiyle özür dilemişti.

Rusya’nın bu olayda izlediği “belirsiz sorumluluk” politikası, uluslararası arenada büyük tepki topladı. Avrupa basınında yer alan analizlerde, Moskova’nın “savunma bahanesiyle sınır ötesi hava sahalarında riskli operasyonlar yürüttüğü” vurgulandı. Le Monde ve The Guardian gibi gazeteler, Rusya’nın radar sistemlerinin müttefik hava sahalarına dahi sızabilecek güçte olduğuna dikkat çekti.

Türkiye İçin Alarm Zilleri

Bu tablo, Türkiye açısından da ciddi soru işaretleri doğuruyor. Özellikle son dönemde sınır bölgelerinde artan elektronik sinyal karışmaları, radar müdahaleleri ve kimliği belirsiz hava araçlarının tespiti, “Rus sabotajı” ihtimalini gündeme taşıyor.

Uzmanlar, Rusya’nın hava savunma sistemlerinin yalnızca savunma amaçlı değil, aynı zamanda istihbarat toplama ve elektronik harp kapasitesiyle bölgesel üstünlük sağlama amacıyla kullanıldığını belirtiyor. Bu durum, sınır hattında faaliyet gösteren Türk savaş uçakları için potansiyel bir tehdit anlamına geliyor.

Diplomatik Dengeler ve Olası Kriz

Olası bir Rus müdahalesi, yalnızca askeri değil, diplomatik açıdan da büyük bir kırılma yaratabilir. Türkiye ile Rusya arasında son yıllarda enerji, savunma ve bölgesel iş birliği alanlarında kurulan stratejik diyalog, böyle bir olayla ciddi yara alabilir.

Ankara yönetimi şu aşamada temkinli davranıyor. Ancak savunma çevreleri, benzer olayların yaşanmasını önlemek için hava sahası güvenliği ve elektronik harp önlemlerinin artırılması gerektiğini vurguluyor. Özellikle Rusya’nın Karadeniz ve Kafkasya hattında yürüttüğü “güvenlik doktrini”, Türkiye’nin askeri planlamasında yeniden değerlendirme yapılmasını zorunlu kılabilir.

Göz Ardı Edilemeyecek Bir Risk

Rusya’nın son dönemde sergilediği saldırgan tutum, yalnızca Ukrayna cephesinde değil, tüm bölgesel dengelerde etkisini hissettiriyor. Sınır ötesinde sinyal ve radar ağlarıyla güvenlik hattını genişleten Moskova, müttefik ülkelerin hava sahası güvenliğini de tehdit ediyor.

Azerbaycan uçağı vakası bunun en açık örneği olarak hafızalarda yerini korurken, şimdi gözler Türkiye’ye çevrilmiş durumda. Henüz somut kanıtlar ortaya çıkmasa da, “Rus sabotajı” ihtimali göz ardı edilmiyor.

Askeri uçağımızı gerçekten Rusya mı düşürdü? Bu sorunun yanıtı belki zamanla netleşecek, ancak bir gerçek var: Bölge giderek daha gergin bir hale geliyor ve Rusya’nın gölgesi artık sadece sınırlarının içinde değil, çok ötesinde hissediliyor.

Türk Hava Kuvvetleri’ne ait C-130EM tipi askerî nakliye uçağının Azerbaycan’dan kalkış yaptıktan kısa süre sonra Gürcistan sınırına yakın bir bölgede düşmesi, bölgeyi yeniden hareketlendirdi. Uçağın Rusya tarafından düşürüldüğü iddiası sosyal medyada hızla yayıldı, ancak şu ana kadar bu iddiayı destekleyecek herhangi bir somut kanıt ortaya konmuş değil.

Kaza mı, sabotaj mı?

11 Kasım 2025 sabahı Ganja Hava Üssü’nden havalanan Türk Hava Kuvvetleri’ne ait C-130EM tipi nakliye uçağı (uçuş kodu TUAF543), kalkıştan kısa bir süre sonra radar ekranlarından kayboldu. Uçakta 20 askerî personelin bulunduğu açıklandı. Görgü tanıkları, uçağın havada “spiral şeklinde döndüğünü” ve düşmeden önce “beyaz duman izi bıraktığını” anlattı.
Gürcistan Acil Durum Dairesi, enkazın sınır hattında tespit edildiğini, bölgeye Türk ve Gürcü kurtarma ekiplerinin birlikte sevk edildiğini duyurdu.

İlk incelemelerde, uçağın havada parçalanarak düştüğü, yani patlama veya ciddi yapısal bir arıza yaşandığı değerlendirildi. Ancak bu patlamanın iç kaynaklı mı, dış etkenli mi olduğu konusunda soruşturma sürüyor. Türkiye Milli Savunma Bakanlığı olayın ardından yaptığı kısa açıklamada, “Uçağımızla temas kesilmiş, kaza mahalline ulaşılmıştır. Teknik inceleme başlatılmıştır.” ifadelerini kullandı.

Rusya iddiaları sosyal medyada yayıldı

Kazanın ardından özellikle sosyal medyada “Rusya uçağı düşürdü” iddiaları hızla dolaşıma girdi. Bu iddiaların temelinde, Rusya’nın son dönemde bölgedeki hava sahasında artan askerî etkinliği ve sınır ötesi elektronik harp faaliyetleri yer alıyor.
Bazı analistler, Rusya’nın Karadeniz’in doğu hattında ve Kafkasya sınırında “aktif sinyal bozucu (jammer) ve hava savunma gözetleme sistemleri” kullandığını, bu sistemlerin dost hava unsurlarını da etkileyebileceğini öne sürüyor.

Ancak şu ana kadar Türk, Gürcü veya Rus makamlarından “düşürülme” yönünde bir açıklama gelmedi. Resmî kaynaklar olayı “kaza” kapsamında değerlendiriyor. Rusya Savunma Bakanlığı ise iddiaları “asılsız” olarak nitelendirdi.

Rusya’nın geçmiş sicili tartışmayı büyütüyor

Rusya’nın hava sahası güvenliği konusundaki geçmiş vakaları, bu şüphelerin kolay kolay dağılmamasına neden oluyor.
2024’ün Aralık ayında Azerbaycan’a ait sivil bir yolcu uçağının Kazakistan yakınlarında düşmesi sonrası Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “uçağın Rus hava sahasındaki teknik müdahale sonucu kontrolden çıktığını” açıklamıştı. O olayda 38 kişi yaşamını yitirmiş, Vladimir Putin Aliyev’i arayarak “üzüntülerini bildirmiş” ama sorumluluğu üstlenmemişti.

Bu olaydan sadece bir yıl sonra Türk uçağının yine Rusya sınırına yakın bir bölgede düşmesi, ister istemez benzer bir tabloyu hatırlattı. Ankara’da ve Bakü’de bazı güvenlik çevreleri, Rusya’nın bölgedeki elektronik harp sistemlerinin yanlış hedef tanımlaması yapmış olabileceğini öne sürüyor.

“Rusya sabıkalı bir ülke” yorumu

Uluslararası güvenlik uzmanları, Rusya’nın özellikle savaş dönemlerinde “sınır ötesi hava güvenliği konseptini genişlettiğine” dikkat çekiyor. Bu durum, Moskova’nın kendi sınırlarının ötesinde de sinyal bozucu ve radar kilitleme sistemleri kullanmasına yol açıyor.
Bu politikalar geçmişte NATO uçaklarının da radar takibine girmesine neden olmuştu. Dolayısıyla, Rusya’nın bölgede “agresif bir savunma refleksi” geliştirdiği yorumları yaygın.

Bir Türk güvenlik analisti, “Rusya, savaş döneminde sınır ötesi elektronik güvenlik ağını koruma bahanesiyle aşırı genişletiyor. Bu ağ, dost unsurları bile etkileyebilecek düzeyde aktif hale geliyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Soruşturma sürüyor

Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan’dan teknik ekiplerin katıldığı üçlü bir kaza inceleme komisyonu kuruldu. Komisyon, uçağın kara kutusunu bulmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Kaza bölgesinde bulunan enkaz parçalarının analizinde patlayıcı kalıntısına rastlanmadığı açıklandı, ancak son karar kara kutu incelemesinin ardından verilecek.

Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan son açıklamada, “Her türlü ihtimal değerlendirilmektedir. Resmî sonuçlar kamuoyuyla paylaşılacaktır.” denildi.

Sonuç: Şüphe var, kanıt yok

Türk C-130’unun Rusya tarafından düşürüldüğü yönündeki iddialar, şu aşamada teknik kanıtlarla desteklenmiyor. Ancak Rusya’nın geçmişte benzer olaylarda adı geçmesi ve Kafkasya hattında artan askerî hareketliliği, soruşturmanın seyrini dikkatle izlemeye değer kılıyor.

Kısacası, eldeki veriler “kazayı kesinlikle Rusya yaptı” demeye yetmiyor; ama “Rusya’nın bölgesel faaliyetleri bu tür kazalara zemin hazırlıyor” demek yanlış olmaz.