Suudi Arabistan ile Pakistan, bölgesel dengeleri değiştirebilecek nitelikte bir savunma paktına imza attı. Çarşamba günü resmileştirilen anlaşma, iki ülkenin onlarca yıldır süren güvenlik ortaklığını yeni bir boyuta taşırken, Orta Doğu’daki stratejik hesapları da kökten etkileyebilir.
ABD’nin Güvenilirliğine Dair Artan Endişeler
Anlaşmanın, Arap ülkelerinin uzun süredir güvenlik garantörü olarak gördükleri ABD’ye yönelik güven kaybının arttığı bir döneme denk gelmesi dikkat çekiyor. İsrail’in geçen hafta Katar’a düzenlediği hava saldırıları ve Hamas’ın siyasi liderlerini hedef alması, bölgedeki tansiyonu daha da yükseltti. Bu gelişmeler Arap dünyasında ABD’nin etkinliğine dair soru işaretlerini derinleştirirken, Suudi Arabistan ve Pakistan arasındaki pakt bu boşluğu doldurma adımı olarak değerlendiriliyor.
“Bu Bir Krize Yanıt Değil, Uzun Vadeli İşbirliği”
Suudi Arabistan’dan üst düzey bir yetkili, anlaşmanın zamanlamasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu anlaşma, yıllar süren tartışmaların sonucudur. Belirli ülkelere ya da olaylara verilen bir tepki değil, iki ülke arasındaki derin iş birliğinin kurumsallaşmasıdır” ifadelerini kullandı.
Yetkili ayrıca, Pakistan’ın rakibi ve aynı zamanda nükleer güç olan Hindistan ile ilişkilerin önemine dikkat çekerek, “Hindistan ile ilişkilerimiz her zamankinden daha güçlü. Bu ilişkiyi geliştirmeye ve bölgesel barışa katkıda bulunmaya devam edeceğiz” dedi.
Anlaşmanın Stratejik Önemi
Savunma paktının detayları açıklanmasa da, üst düzey Suudi kaynaklar bunun “tüm askeri araçları kapsayan kapsamlı bir anlaşma” olduğunu belirtiyor. Bu da Pakistan’ın sahip olduğu nükleer kapasitenin dolaylı şekilde Suudi Arabistan’ın güvenlik stratejisinde yer alabileceği yorumlarını beraberinde getirdi.
Körfez ülkeleri uzun süredir İran ve İsrail’le ilişkilerini dengelemeye çalışırken, Gazze savaşı dengeleri bozdu. Katar son bir yıl içinde hem İran hem de İsrail tarafından doğrudan saldırıya uğradı. Bu durum, bölgedeki ülkelerin güvenlik kaygılarını artırırken, Suudi Arabistan–Pakistan paktı bölgesel ittifakların seyrini değiştirebilecek tarihi bir adım olarak öne çıkıyor.