Cumartesi, Ekim 11, 2025
26 Eylül 2025

Gazze’yi Tony Blair’in Yönetmesi Düşünülüyor!

Tony Blair shakes hands with Palestinian during visit to West Bank village of Beit Skarya cp 1

Gazze’ye yönelik savaşın yol açtığı insani yıkım devam ederken, bölgenin kim tarafından yönetileceği sorusu uluslararası aktörlerin gündemindeki en tartışmalı konulardan biri hâline geldi. Ekim 2023’ten bu yana binlerce kişinin yaşamını yitirdiği ve milyonlarca kişinin etkilendiği çatışmanın ardından bazı diplomatlar ve düşünce kuruluşları, Gazze’nin geçici bir uluslararası otorite tarafından yönetilmesini öneriyor. Bu öneride öne çıkan isimlerden biri de eski İngiltere Başbakanı Tony Blair.

Birleşmiş Milletler’in yüksek siyasetine paralel yürütülen tasarılar arasında, BM onayı ve Körfez finansmanı ile beş yıl süreyle Gazze’yi yönetecek bir geçici yapı kurulması; sonrasında ise bölgenin Filistin Yönetimi’ne devredilmesi fikri var. Planın teknik çerçevesini Tony Blair’ın kurduğu Tony Blair Institute (TBI) hazırladı ve taslakta Blair’in başkanlık etmesi halinde 25 kişilik bir sekretarya ile yedi kişilik bir denetim kurulunun görevlendirileceği öngörülüyor. Planı savunan kaynaklar, Blair’in bu göreve “zaman ayırmaya istekli” olduğunu belirtiyor.

Hali hazırda ABD yönetimi içinden bazı figürler ve Körfez aktörlerinin de desteğinin söz konusu olduğu aktarılıyor; Jared Kushner ve ABD’nin özel Orta Doğu temsilcisi gibi isimlerin plana yakın durduğu iddia ediliyor. TBI’nin mayıs raporuna göre Gazzelilerin yaklaşık dörtte biri uluslararası geçiş yönetimini desteklerken, üçte biri ise Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi’ni tercih ediyor; Hamas ise genel olarak halk desteğini büyük ölçüde yitirmiş görünüyor.

Model ve karşılaştırmalar

Tasarı, uygulama bakımından Doğu Timor ve Kosova örneklerine benzetiliyor: BM gözetiminde kurulan geçici yönetimler, yerel kurumları kademeli olarak inşa edip nihai siyasi çözüme zemin hazırlamıştı. Taslaktaki GITA (Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi) modelinde merkez başlangıçta Mısır sınırına yakın bir noktada—El-Arîş gibi—konumlanacak ve Gazze’de güvenlik sağlandıkça idare bölge içine taşınacak. Yaklaşık beş yıllık bir süre sonunda ise yetkilerin Filistin Yönetimi’ne devri hedefleniyor.

Bu yaklaşımın savunucuları, önce “bombardımanın durması ve insani yardımın ulaşması” gerektiğini, ardından altyapı ve yönetişimin onarılmasının şart olduğunu söylüyor. Ancak eleştiriler de sert: Filistin Yönetimi içinden ve bazı Arap çevrelerinden, planın fiilen yeni bir dış gözetim veya dolaylı işgal niteliği taşıyabileceğine dair uyarılar geliyor. Mahmud Abbas’ın çevresi, Blair’ın rolüne temkinle bakıyor; bazı danışmanlar öneriyi “yeni bir işgal riski” olarak nitelendirdi.

Tony Blair’ın geçmişi de tartışmayı daha da alevlendiriyor. 2000’lerin başında Irak müdahalesinde aldığı sorumluluk ve daha sonraki yıllarda Orta Doğu özel temsilciliği sırasında izlediği politika, bölgedeki bazı kesimlerde güvensizlik yaratmış durumda. Blair, Ramallah döneminde Filistin’de kalkınma ve iki devletli çözüme odaklansa da ilişkiler zamanla gerildi ve eleştiriler arttı.

İsrail yönetiminin tavrı da planın kaderini belirleyecek ana etkenlerden biri. Bazı haber ve analizlere göre Tel Aviv, Filistin Yönetimi’nin Gazze’de rol almasını resmi olarak reddetse de planla “yapıcı” biçimde ilgileniyor. Öte yandan İsrail içindeki bazı yetkililer, Gazze’nin yeniden imarıyla ilgili ekonomik fırsatları açıkça tartışıyor; bu da planın siyasi meşruiyetine dair endişeleri büyütüyor.

Filistin cephesinde ise görüşler karışık. Abbas, iki devletli barış vizyonunu hayata geçirmek için iş birliğine açık olduğunu duyursa da Hamas’ın silahsızlandırılmasına yönelik şartlar ve yerel yönetim üzerindeki kontroller tartışmanın merkezinde. Arap arabuluculara göre, açık bir siyasi vizyon sunulup güvenlik garantileri verilirse Hamas’ın kısmi geri adım atması mümkün olabiliyor; ancak bu senaryonun gerçekleşmesi için hem uluslararası hem de bölgesel aktörlerin ciddi güvence ve taahhütler vermesi gerekiyor.

Sonuç olarak, Blair’ın adı Gazze’nin geçici yönetimi tartışmasında sıkça anılsa da, önerinin uygulamaya dönüşmesi önünde hem bölgesel politik direnç hem de tarihsel güven bunalımı gibi önemli engeller bulunuyor. Planın gerçekliğe dönüşüp dönüşmeyeceği, hem Filistin tarafının rızasına hem de İsrail, ABD ve Körfez aktörlerinin somut güvence ve desteğine bağlı olacak.