Perşembe, Eylül 25, 2025

Filistin’i Devlet Olarak Tanımak Ne Anlama Geliyor?

525365Image1

Bir devleti tanımak, uluslararası hukukta onun varlığını ve meşruiyetini kabul etmek anlamına gelir. Bu tanıma, çoğu zaman fiili bir güç değişikliği yaratmaz ama çok güçlü bir siyasi ve sembolik etki doğurur. Filistin örneğinde olduğu gibi, tanıyan ülkeler aslında “iki devletli çözüm” vizyonuna bağlılıklarını teyit ederken, İsrail’in tek taraflı genişleme politikalarına da karşı çıktıklarını gösterirler.

BBC’nin ifadesiyle Filistin “hem var olan hem de olmayan bir devlet”:

  • Var çünkü BM’de gözlemci statüsünde, 138’den fazla ülke tarafından tanınmış, diplomatik temsilciliklere sahip ve uluslararası organizasyonlarda yer alıyor.
  • Yok çünkü uluslararası kabul görmüş sınırları, başkenti ve ordusu bulunmuyor; ayrıca Batı Şeria’da İsrail işgali devam ediyor ve Gazze’de Hamas kontrolü mevcut.

Dolayısıyla tanıma kararları, sahadaki gerçeklikleri değiştirmekten çok uluslararası siyasette moral üstünlük yaratıyor.

İngiltere’nin Kararı ve Tarihsel Yükümlülük

İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın açıklaması, Londra’nın tarihsel sorumluluklarına da işaret ediyor. 1917’deki Balfour Deklarasyonu, Yahudi halkı için bir yurt vaat ederken Filistinlilerin ulusal haklarını görmezden gelmişti. Bugün ise İngiltere, bir anlamda geçmişteki bu eksikliğin telafisi olarak Filistin’i tanıyarak “iki devletli çözümün” hâlâ geçerli olduğunu ilan ediyor.

Eski Dışişleri Bakanı David Lammy’nin “Britanya’nın özel sorumluluğu” ifadesi de bu bağlama oturuyor.

İsrail ve ABD’nin Tepkisi

  • İsrail Başbakanı Netanyahu, tanıma kararlarının “Hamas’ın terörünü ödüllendirdiğini” savunuyor. Çünkü Tel Aviv, Filistin’in devlet statüsü kazanmasını kendi güvenliğine tehdit olarak görüyor.
  • ABD ise uzun süredir İsrail yanlısı bir çizgide. Donald Trump döneminde Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, Batı Şeria’daki yerleşimlere göz yumulması bu süreci pekiştirdi. Bugün de Dışişleri Bakanı Marco Rubio, tanımanın Hamas’ı cesaretlendireceğini ve İsrail’i ilhaka yönelteceğini söylüyor.

Böylece, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa Filistin’i tanırken, ABD tek başına İsrail’in yanında kalıyor.

İki Devletli Çözümün Çıkmazı

1948’den bu yana Filistin devletinin kurulması birçok kez gündeme geldi ama her seferinde:

  • 1967’den beri süren işgal,
  • Batı Şeria’daki yaygın İsrail yerleşimleri,
  • Kudüs’ün statüsü,
  • Filistin içindeki siyasi bölünmüşlük (El Fetih – Hamas ayrılığı)

sebebiyle hayata geçirilemedi. Bugün “iki devletli çözüm” hâlâ uluslararası diplomasinin en çok tekrar edilen sloganı; fakat sahadaki koşullar bu çözümü her geçen gün daha da imkânsızlaştırıyor.

Türkiye’nin Tutumu

Türkiye, 15 Kasım 1988’de Cezayir’de ilan edilen Filistin Devleti’ni ilk gün tanıyan ülkelerden biri oldu. O tarihten beri Ankara, Filistin meselesinde diplomatik tanıma, ekonomik destek ve uluslararası platformlarda savunuculuk rolünü sürdürdü.
Bugün gelinen noktada Ankara, Filistin’in devlet olarak tanınmasını yalnızca sembolik değil, aynı zamanda ahlaki bir zorunluluk olarak görüyor.

Sonuç: Tanıma Kararı Bir “Siyasi Barometre”

Filistin’i tanımak, bugün fiilen yeni bir devlet yaratmıyor. Ancak dünya devletlerinin bu yöndeki kararları, Ortadoğu’daki dengeler ve küresel siyaset açısından bir barometre işlevi görüyor:

  • Avrupa kamuoyunda artan İsrail karşıtı öfkeyi,
  • Batı blokunun içindeki çatlakları,
  • ABD’nin giderek yalnızlaşmasını,
  • Filistin’in moral üstünlüğünü

ortaya koyuyor.